Başımıza taş düşse ''Batsın bu dünya'' dedik.
Yaşayan canlı varlıklar olarak hayatımızın bütün evrelerinde birçok olumsuzluklarla karşılaşmamız
Mümkün.
Her şey gibi bir değişim gerçeği içinde tabiat ve tüm canlılar...
Doğanın yağmuru var karı var rüzgârı var fırtınası var.
Depremi, heyelanı, hortumu...
Bunlar doğal afetler.
Birde doğal olmayan kaza, bela, cinayet gibi extra olaylarda var.
Milyonda bir de olsa sürpriz olaylarla da karşılaşmak mümkün.
Bir tek bana mı denk geldi diyebileceğimiz olaylar...
Çocukluktan ölüme kadar süren acı verici şansızlıklar...
Körlük, topallık, tedarik edilemeyecek uzuv noksanlıkları...
Maalesef...
Böyle bir şey hayat dediğimiz olgu.
İste sekte isteme sekte kabul etmek zorunda olduğumuz hayatın can yakıcı gerçekleri var.
Tüm bunlar hiçbirimizin asla değiştiremeyeceği, kendimizi istemeden içinde bulduğumuz koşullar...
Bunlara annemizi, babamızı, çocuğumuzu, doğduğumuz yeri de ekleyebiliriz.
Ama...
Bir tek şeyi değiştirebilmemiz mümkün.
Hiç bir dahlimiz olmadan kendimizi içinde bulduğumuz bu dünyaya ve yaşadığımız hayata birazcık renk katabiliriz.
Biraz daha kolay katlanılabilir yapabiliriz.
Bu çok kolay görünüyor aslında.
Allah’ın bize bahşettiği dilimizi kullanarak.
En azından...
Birbirimize karşı tatlı sözler söyleyebiliriz.
Hem kendimize hem karşımızdakine bu iyiliği yapabiliriz.
Nasıl mı?
Çok basit.
''Merhaba, bugün çok iyi görünüyorsunuz, sizi görmek ne güzel, iyi ki varsınız, teşekkür ederim, saygılar''
Bu kadar işte.
İnanın bu sözler karşınızdaki insana ilaç gibi gelecektir.
Tabiatıyla biri bu sözleri size söylediğinde size de iyi geleceği gibi.
Aslında hepimizin istediği ama yapmadığımız veya yapmaktan sarfı nazar ettiğimiz şeyler.
İçinde yaşadığımız çevre ve koşullar bizi tatlı dilli ve güler yüzlü olmaktan uzak tutuyor.
Ben kendimden biliyorum.
Bizim çocukluğumuzda Kayseri’de büyüklerin yanında konuşmak ayıp sayılırdı.
''Sen sus konuşma, sen çocuksun ayıptır'' diye toplum içinde konuşma becerimizin önü çocukluktan itibaren kesilmiş olurdu.
Dünyanın en büyük nimeti olan konuşma yetimizi gereğince kullanamazdık.
İnsanlarla olan diyaloglarımızı geliştiremedik.
İyi bir iletişimden uzak kaldık.
Durum böyle olunca sabah karşılaştığımızda komşumuza hal hatır soramadık bir ''Günaydın'' diyemedik.
Sokakta sorunlarımızı konuşarak değil hareket ve şiddetle çözme eğilimine yöneldik.
Sonuç olarak...
Doğal afetlere karşı çaresiz kalabiliriz ancak yaşadığımız hayatı daha güzel bir hale getirebiliriz.
Hem de bedavaya...
Saygılarımla...