Yanlış anlaşılmasın!
Elimi, kolumu veya vücudumun herhangi bir uzvunu kesmedim.
Bu zamanda insani olarak yaşadığımız çürümüşlüğün getirdiği noktada elli yıllık çocukluk ve gençlik arkadaşımla olan irtibatımı kestim!
Üzülmedim desem yalan olur ama olaylar beni buna mecbur bıraktı diyebilirim.
Bunları edebiyat olsun diye anlatmıyorum.
Muradım, insanlığın geldiği bu elim noktanın daha iyi anlaşılması adına hikâyemi paylaşmak istedim.
İnancım odur ki...
Artık...
Günümüzde dostluk, arkadaşlık, akrabalık, komşuluk ve insanlıkla ilgili bütün değerlerin erozyona uğradığı veya yok olmaya yüz tuttuğu reddedilemez bir hakikattir.
Dahası kardeşlik, evlatlık, analık ve babalık da...
Kimsenin kimseye güvendiği yok.
Herhangi birine güvenmeye ve arkanızı dönmeye gelmiyor.
Anında hançeri yiyorsunuz!
Nasıl beceriyoruz bilmem ama içinden bir başka görünüşte bir başkasına bürünebiliyoruz.
Ağzımızdan dökülen sözlerle kalbimizden geçenler arasında dağlar kadar fark var.
Dizileri çok fazla izlediğimizden midir nedir, değme oyunculara taş çıkartıyoruz vesselam.
Hem çok seviyor görünüp hem nefret ediyor olmak bu çağın bir hastalığı sanıyorum.
Hissiyatlar böyle olunca...
Sohbetler, ziyaretler, oturmalarda yok oldu neredeyse.
Kimse kimsenin yüzünü görmek istemiyor.
Ancak mezarlıklarda buluşabiliyoruz.
Oraya da gidersek şayet!
Sosyal hayatımız böyle de çarşı pazar, esnaf, zanaatkâr ilişkilerimiz çok mu iyi sanki.
Aldanmadan bir iş yaptırmak fermana mahsus oldu.
Aldanmadan bir mal veya hizmet almak büyük şans.
İşini iyi yapan, vicdanlı zanaatkâra, dürüst esnafa denk gelmek Allah’ın büyük lütfu...
Bir teneke yağ almak deveye hendek atlatmaktan zor oldu.
En az beş altı market gezmek zorunda kalıyoruz kaliteli ve hesaplısını almak için.
Katkılı, sahte sağlıksız ürünlerden kaçınmak imkânsız gibi bir şey.
Her yıl sahte rakıdan ölenleri, at etinden sucuk yapan imalatçı haberlerini kanıksar olduk.
Arabamıza bakım yaptırabilmek ve ehil bir ustayı bulmak yılbaşında piyango çıkmış gibi değerli...
Bu iş için bazen elli yıllık arkadaşının referansı dahi olsa yeterli olmuyor.
Her halükarda aldatma, istismar ve mağduriyetten kaçamıyorsunuz.
Şahsen elli yıllık arkadaşıma rağmen bu çürümüşlüğün kurbanı oldum ne yazık ki.
Ve bu yüzden elli yıllık arkadaşlığımı kesmek zorunda kaldım.
Bu olaydan sonra inandım ki...
Piyasada hatır, gönül, arkadaşlıkta bir işe yaramıyor.
Hatta...
Bazen öyle zıvanadan çıkıyorlar ki tanıdığı çok daha kolay aldatabiliyorlar.
Velhasıl...
Gidişat hiç iyi değil!
Bizim paradan puldan önce...
Şu insanlığımızı iyi bir çek etmemiz gerekiyor.
Birbirimizi sevmesek te güven ve saygıyı hayatımızın bir numaralı meselesi gibi telakki etmek zorundayız.
Aksi halde...
Bu aldatmaların istismarların bir gün bumerang gibi katmerlenerek bize geri döneceğine inanmalıyız.
Başka türlü bu çürümüşlüğün içinden çıkış yok!
Saygılarımla...