Yıllar sonra anlaşıldı ki Milli Mücadele başlangıcı M. Kemal Paşanın 16 Mayıs İstanbul’dan çıkışı 19 Mayıs da Samsuna varışı Kayseri’ ile ilgili tarihi olayları ortaya çakmaya başladı.
16 Mayıs da İstanbul’dan Samsun’a giden Bandırma gemisinde bulunan 19 kurmay subay ve astsubay ve toplam 55 kişilik özgürlük savaşçıları M. Kemal Paşa’nın heyetinde bulunan Kayserili Tabip Yüzbaşı Behçet Adil (Feyzioğlu) olduğu anlaşıldı.
KAYSERİLİ TABİP YÜZBAŞI BEHÇET ADİL (FEYZİOĞLU)
1 Temmuz 1887 tarihinde Kayseri’de doğmuştur. Sandık emini Adil Efendi’nin oğludur. Annesi Müncibe Hanımdır. İlk ve orta tahsilini İstanbul’da yapmış 1903 yılında Haydarpaşa askeri tıbbiye idadisine girerek 1912 yılında yüzbaşı rütbesiyle diploma almıştır.
Eşi Seyide hanımla Kurtuluş savaşının son günlerinde 3 Eylül 1922 tarihinde evlenen Doktor Behçet adil bey 1925 yılında dünyaya gelen oğlu Haldun kaya’yı 11 yaşında zatürree hastalığı nedeniyle kaybetmiştir. İki kız, dört torun sahibidir.
Doktor Behçet adil beyin tıp diploması Gülhane Hastanesi’nde stajını yaptıktan sonra asistan olmuştur. Aynı yıl içinde başlayan balkan Savaşı’nda birinci kolordu baştabip muavinliği, sıhhiye bölüğü, Afyon Karahisar tümeni Sincanlı taburu ve Edirne merkez hastanesi tabipliklerini ifa etmiş bilahare Kırklareli, vize, Bolayır meydan muharebelerine ve Edirne’nin kurtarılması hareketlerine gönülden iştirak etmiştir.
Birinci dünya savaşında birinci tabur tabipliği ve kolordu baştabip muavinliği, ikinci ordu sıhhiye reis muavinliği görevleriyle Çanakkale’deki savaşlara katılmış olan Doktor Behçet Adil, daha sonra Diyarbakır, Silvan, Çapakçur ve Halep harekât ve harp sahalarında çalışmıştır. Halep’te kaldığı bir sene süresince Profesör Ziehmann’ın idaresi altında bulunan Alman hıfzıssıhha müessesesine devam ederek bakteriyoloji stajı yapmıştır.
Tabip yüzbaşı Behçet Adil (feyzi oğlu) yaşamının en önemli bölümlerini cepheden cepheye koşarak Mustafa Kemal’le birlikte harp meydanlarında geçirmiştir. Anafartalar muharebesinde Mustafa Kemal paşa’nın karargâhına katılmış ulusal mücadele’nin bitimine kadar onun yanında kalmıştır.
Büyük kurtarıcı gazi Mustafa Kemal paşa’yla birlikte Bandırma vapuruna binerek kendisi gibi ölümü göze alan, Dr. Behçet Adil (Feyzioğlu) Türk milletine istiklal mücadelesi kapılarını aralayan Samsun yolculuğunu yaşlılık yıllarında anılarında şöyle anlatıyor:
“ Atatürk’ü Galata Rıhtımı’nda Fethi Okyar ile Rauf bey uğurlamışlardı. Kız kulesi önlerine gelmiştik. Bandırma durdu. Mustafa Kemal: Vapur neden durdu? Diye sordu. Durumu kaptandan öğrendik. Düveli ihtilafiye adı ile anılan Fransız, İngiliz ve İtalyan subayları geminin durması için işaret vermişlerdi. Nitekim çok geçmeden etrafı aramaya başladılar. Mustafa Kemal bir ara dikkatle bakıp, eliyle gemilerin toplarını göstererek: bunlar cephane ve silah arıyorlar zannederim.
Onlar Türk milletinin istiklâl aşkının, mücadele azminin derece ve şümulünü takdir edemezler. Bütün güvendikleri, işte bu maddi kuvvetlerdir. Biz, büyük idealimizin ve mutlak istiklalimizin tahakkuku için manevi kuvvetlerimizi kaçırıyoruz, dedi.
kız kulesi önlerindeki 3-4 saatlik beklemeden sonra boğaza doğru açıldık. Ne Anadolu, ne de batı yakasındaki iskelelerde tek insan göremedik.
Beykoz’u geçtikten sonra Paşa güverte’ye çıktı. Bizde peşinden çıkmıştık. Bandırma Gemisi nerede ise Karadeniz boğazını aşacaktı. Mustafa Kemal bir ara kaptan köşküne çıkarak kaptanla konuştu: kaptan bey, Karadeniz’de kaçıncı seferin? diye sordu.
Bandırma’nın Kayserili kaptanı,” Paşam uzun zamandır denizlerdeyim” ifadesini kullandı. Karadeniz in kabaran dalgalar, fırtına ve yağmur geçmemiş Doktorlarda dâhil, kafiledeki herkesi vapur ve deniz tutmuştu. Bundan sadece Atatürk ile İbrahim Tali Bey müteessir olmamıştı.
16 Mayıs 1919 günü saat 16’da bindiğimiz bandırma vapuru ertesi günü İnebolu’ya, bir gün sonra da Sinop’a vasıl olmuştu.
Gemide İnebolu kaymakamı ve eşi de vardı. Onlar İnebolu’da inmiş. Gemiye Sinop mutasarrıfı mazhar Tevfik’de binmişti. Mazhar Tevfik beyde Sinop’ta indi. Akşamüzeri tekrar yola koyulmuş, geceyi denizde geçirmiştik.
Bir başka anlatıma bakalım: Bandırma Vapuru 18 Mayıs 1919 günü Saat 12 civarı Sinop limanına girmiştir. Gemide konuk olarak bulunan Sinop Mutasarrıfı (Valisi) Mazhar Tevfik Bey bir sandalla karaya çıkarken, Mustafa Kemal Paşa bir ara arkadaşları ile birlikte Sinop'a çıkıp oradan da kara yolu ile Samsuna gitmeyi düşünmüştür. Böylece takip eden savaş gemisinden kurtulmuş olacaklardı. Fakat kara yolcuğunun yol şartları nedeniyle deniz yolculuğundan daha çetin olacağı anlaşılınca bu fikirden vazgeçilerek vapurla yolculuğa devam kararı alınmıştır
19 Mayıs sabahı şafakla birlikte samsun’a vardık. En güzel elbiselerini giyen Mustafa Kemal paşa güverteye çıktı. Sahilden kayıkla yaklaşan erkân-ı harp Binbaşı Mahmut Ekrem, Mustafa Kemal’in elini sıkarak hoş geldiniz yaptı, sonra da birlikte bu kayıkla ilerleyerek Samsun’un batı İskelesi’nde alkışlar arasında Anadolu toprağına ayakbastı.”
Behçet Adil (feyzioğlu) iki anısını da şu şekilde anlatıyor:
“ Paşa Samsuna çıkmış birkaç arkadaş gemide kalmıştık. Kayıkla üç genç geldi. (Rumlar, Bafra Feneri’nin bekçisini öldürdüler. Geceleri sokağa çıkamaz olduk. Ne olursunuz bize silah verin) dediler. Silah yok. Paşa bir çaresini bulacak cevabını verdik.
Samsun’daki müfettişlik karargâhı tütün Rejisi’nin yanında idi. paşa hazretleri ve maiyetindeki bizler buradaki Mantika oteline inmiştik. Mustafa Kemal heyetleri kabul ediyor, dertlerini dinliyordu. Yanına yaklaşan bir Fransız subayı Türklerin Rum köylerine saldırdığını bu yüzden Rumların mutazarrır ve perişan olduklarını söylüyordu. Paşa: Rum vatandaşların şikâyet evraklarını getiriniz lütfen, dedi. Fakat Rumların kinin aksine Türklerin yüzlerce şikâyet mektubu geldi. Subay özür diledi. Yanılmışım, dedi ve paşa’nın huzurundan çıktı. Diyor.
TARİHÇİ BAKİ SARISAKALIN DR. BEHÇET ADİL ROPÖRTAJI
Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutladığımız 19 Mayıs 1919, Ulu Önder’in Samsun’a “kurtuluş” için ayak bastığı gün olarak tarihe geçti. 16 Mayıs’ta İstanbul’dan yola çıkan Bandırma Vapuru’nda Atatürk’ün yanında bulunanlardan biri de Tabip Yüzbaşı Dr. Behçet Adil Feyzioğlu’ydu. “Belge Ve Tanıklarla Samsun’dan Ankara’ya” kitabının yazarı, tarihçi Baki Sarısakal; o yolculukta yaşananları Yüzbaşı Feyzioğlu’nun ağzından anlattı. İşte liman liman o günler...
SON TEMİZLİK KONTROLÜ YAPILDI VE YOLA ÇIKILDI
“IX. Ordu Kıtaat Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın komutasındaki karargâh tabipliğine tayin edildiğimi tebliğ ettiler. Ben de gereken hazırlığımı yaptım. 16 Mayıs günü hemşiremin evinde; ablam ve yeğenlerime veda ederek Beşiktaş’tan ayrıldım. Bir sandalla Galata Rıhtımı’na çıktım. Daha önceden müfettişlik karargâhında lüzumlu olan sıhhi malzemeleri almıştım ve Bandırma Vapuru’na yollamıştım. Hatta Bandırma Vapuru’nu bir defa da ben teftiş ettim. Acaba temiz mi değil mi diye. Kamaralar temizdir diye Mustafa Kemal Paşa’ya haber verdim.
Ondan sonra Galata Rıhtımı’nda beklemeye başladık. Mustafa Kemal Paşa arabasıyla geldi. Arabasından indi. Arkasından Fethi Okyar geldi; onun arkasından Rauf Orbay geldi. Ayakta bir çeyrek saat, yarım saat konuştular. Ondan sonra Mustafa Kemal Paşa bir motorlu sandala bindi. Rıhtımdan epeyce uzakta demirlemiş olan Bandırma Vapuru’na hareket etti. Arkasından biz de bir sandalla vapura hareket ettik. Vapura çıktık.
Behçet Bey’in kızı Meral Hanım babasının ağızndan 19 Mayıs anılarını Baki Sarısakal’a anlattı... birde kızının ağzından dinleyelim.
GALATA RIHTIMI
Artık karayla irtibatımız kesilmişti. Vapurumuz hareket etti. Fakat içimizde bir acı, bir sızı vardı. O da 3 gün evvelisi haberini aldığımız İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali keyfiyet idi. Biz bu acıyı kalbimizde taşıyorduk.
KIZ KULESİ
Vapurumuz hareket etti; Kız Kulesi açıklarına vardı. Vapur orada durakladı. Saat öğleden sonra 3-4 sıralarındaydı. 1 saat kadar bekledik. Niçin beklediğimizi bilmiyorduk. Bazı arkadaşlar dediler ki; vapuru İngilizler teftiş ediyorlarmış. Sonra vapurumuz oradan hareket etti. Boğaza doğru yol almaya başladık. İskeleler pek tenha idi. Beşiktaş İskelesi’nde, Üsküdar İskelesi’nde, Beylerbeyi İskelesi’nde ve diğer iskelelerde bir fert, bir canlı mahluk görünmüyordu. Sanki İstanbul bir keder içindeydi. Nihayet Yeniköy’den geçerken yukardaki yalılardan birinden beyaz mendil sallayarak bir zat bizi uğurluyordu. Bu uğurlayanın Mustafa Kemal Paşa’yı tanıyan bir zat olduğu anlaşıldı. Oradan hareketimiz devam etti. Derken Mustafa Kemal Paşa kamaradan çıktı.
Güvertede oturalım dedi. Güverteye çıktık. Zaten 11-12 kişiydik. (Yüksek rütbeli subaylar) Erkanı harp reisi falan, Hüsrev Bey, Hayati, Muzaffer Bey. Vapurumuz Karadeniz’e doğru yol alıyordu. Karargâh kumandanımız Mustafa Kemal Paşa vapurun kaptanının yanına gitmiş, kaptanın Kayserili olduğunu haber alınca bana haber yolladı: ‘Doktor gel hemşerini buldum burada’ diye.
İNEBOLU
Nihayet gece yarısı İnebolu’ya geldik. İnebolu’da vapurumuz durdu. İnebolu mutasarrıfı, İnebolu’ya tayin edilmiş bir memur ailesiyle beraber bizim vapurdalarmış, onlar çıktılar. Çalapa dedikleri büyük kayıklardan birisine bindiler. Onları orada terk ettik. Sonra bizim vapur tekrar hareket etti. Geceyi vapurda geçirdik. Tam öğle Sinop’a vardık. Sinop yüksek memurları, Sinop mutasarrıfı zevat gelerek Paşamızı karşıladılar.
SAMSUN
Kendimizi Samsun’un önünde bulduk. Kamaralarımızdan çıktık. Mustafa Kemal Paşa gayet güzel giyinmişti. Efendim biz ona uzaktan güverteden bakıyorduk. Sahilden bir kayık geldi. Çifte kayık. İçinden bir binbaşı (Mahmut Ekrem Bey) vapurumuza, güverteye çıkarak geldi. Paşamızın önünde selam durdu. Paşamız da onun elini sıktı. Paşamızı aldı ve kıyıya, yine mahiyetinden bir iki şube müdürlerimizle beraber Samsun İskelesi’ne hareket ettiler.
Samsun’da iskelede müzikle karşılandı Paşamız. Biz onu yalnız duyuyorduk, uzakta oldukları için göremiyorduk. Aradan bir zaman geçti. Bizim için de kayıklar geldi, biz de çıktık. Samsun’un 2 iskelesi vardı. Bu söylediğim Paşa’nın çıktığı iskele Garp’taki iskele. (Tütün İskelesi) Samsun caddeleri hınca hınç, adım atacak yer yok. Omuz omuza gidiyorlar...” bitiyor.
Eski Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Şahin tarafından kaleme alınan "Atatürk'ün Doktoru Kayserili Behçet Adil" adlı kitapta, kurtuluş mücadelesini başlatmak için Samsun'a giden Mustafa Kemal Atatürk'ün yanında Kayserili doktorun da yer
Kayseri'de adı pek bilinmeyen ve tarihçiler tarafından "Bilinmeyen Kahraman" olarak tanımlanan Dr. Behçet Adil Feyzioğlu'nun, Samsun'da aldığı belirtildi.
Şahin'in kitabında, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basan ve ulusal kurtuluş mücadelesini başlatan Gazi Mustafa Kemal'i taşıyan Bandırma Vapuru'nun kaptanı İsmail Hakkı Durusu'nun Kayserili olduğu, kaptanla birlikte Atatürk'ün doktoru Kayserili Tabip Yüzbaşı Behçet Adil Feyzioğlu'nun da vapurda… Atatürk ile birlikte olduğu bilgisi yer aldı. Yakılan Kurtuluş Savaşı meşalesinin önemli isimlerinden birisi olarak Bandırma Vapuru'nda Gazi Mustafa Kemal'in hemen yanı başında yer aldığının belirtildiği kitapta şu bilgilere yer verildi:
"Feyzioğlu, 1. Dünya Savaşı'nda birinci tabur tabipliği ve kolordu baştabip muavinliği görevleriyle Çanakkale Savaşlarına katılmış daha sonra Diyarbakır, Silvan, Apakçur ve Halep harekat ve harp sahalarında çalışmıştır. Feyzioğlu, yaşamının büyük bölümünü cepheden cepheye koşarak Mustafa Kemal ile birlikte harp meydanlarında geçirmiştir. Anafartalar Muharebesinde Mustafa Kemal Paşa'nın karargahına katılmış ulusal mücadelenin bitimine kadar O'nun yanında yer almıştır.
Çalışma hayatına son noktayı koyduktan sonra ölümüne kadar Kayseri'nin Muammer Bey Mahallesi'ndeki evinde (Orduevi arkası- Eski Müselles Bahçenin karşısı) yaşayan Atatürk'ün doktoru Behçet Adil Feyzioğlu, 6 Nisan 1976 yılında İstanbul'da vefat etmiş ve Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilmiştir. Bandırma Vapuru'ndaki iki Kayseriliden birisi olan ve ulusal kurtuluş mücadelesindeki kahramanlıkları yanında, Atatürk'ün doktoru olarak tanınan Dr. Behçet Adil Feyzioğlu'nun hayatı çok sayıda tarihçi tarafından araştırılmaktadır."
16 Mayıs da İstanbul’dan Samsun’a giden Bandırma gemisinde bulunan 19 kurmay subay ve astsubay ve toplam 55 kişilik özgürlük savaşçıları M. Kemal Paşa’nın heyetinde bulunan Kayserili Tabip Yüzbaşı Behçet Adil (Feyzioğlu) olduğu anlaşıldı.
KAYSERİLİ TABİP YÜZBAŞI BEHÇET ADİL (FEYZİOĞLU)
1 Temmuz 1887 tarihinde Kayseri’de doğmuştur. Sandık emini Adil Efendi’nin oğludur. Annesi Müncibe Hanımdır. İlk ve orta tahsilini İstanbul’da yapmış 1903 yılında Haydarpaşa askeri tıbbiye idadisine girerek 1912 yılında yüzbaşı rütbesiyle diploma almıştır.
Eşi Seyide hanımla Kurtuluş savaşının son günlerinde 3 Eylül 1922 tarihinde evlenen Doktor Behçet adil bey 1925 yılında dünyaya gelen oğlu Haldun kaya’yı 11 yaşında zatürree hastalığı nedeniyle kaybetmiştir. İki kız, dört torun sahibidir.
Doktor Behçet adil beyin tıp diploması Gülhane Hastanesi’nde stajını yaptıktan sonra asistan olmuştur. Aynı yıl içinde başlayan balkan Savaşı’nda birinci kolordu baştabip muavinliği, sıhhiye bölüğü, Afyon Karahisar tümeni Sincanlı taburu ve Edirne merkez hastanesi tabipliklerini ifa etmiş bilahare Kırklareli, vize, Bolayır meydan muharebelerine ve Edirne’nin kurtarılması hareketlerine gönülden iştirak etmiştir.
Birinci dünya savaşında birinci tabur tabipliği ve kolordu baştabip muavinliği, ikinci ordu sıhhiye reis muavinliği görevleriyle Çanakkale’deki savaşlara katılmış olan Doktor Behçet Adil, daha sonra Diyarbakır, Silvan, Çapakçur ve Halep harekât ve harp sahalarında çalışmıştır. Halep’te kaldığı bir sene süresince Profesör Ziehmann’ın idaresi altında bulunan Alman hıfzıssıhha müessesesine devam ederek bakteriyoloji stajı yapmıştır.
Tabip yüzbaşı Behçet Adil (feyzi oğlu) yaşamının en önemli bölümlerini cepheden cepheye koşarak Mustafa Kemal’le birlikte harp meydanlarında geçirmiştir. Anafartalar muharebesinde Mustafa Kemal paşa’nın karargâhına katılmış ulusal mücadele’nin bitimine kadar onun yanında kalmıştır.
Büyük kurtarıcı gazi Mustafa Kemal paşa’yla birlikte Bandırma vapuruna binerek kendisi gibi ölümü göze alan, Dr. Behçet Adil (Feyzioğlu) Türk milletine istiklal mücadelesi kapılarını aralayan Samsun yolculuğunu yaşlılık yıllarında anılarında şöyle anlatıyor:
“ Atatürk’ü Galata Rıhtımı’nda Fethi Okyar ile Rauf bey uğurlamışlardı. Kız kulesi önlerine gelmiştik. Bandırma durdu. Mustafa Kemal: Vapur neden durdu? Diye sordu. Durumu kaptandan öğrendik. Düveli ihtilafiye adı ile anılan Fransız, İngiliz ve İtalyan subayları geminin durması için işaret vermişlerdi. Nitekim çok geçmeden etrafı aramaya başladılar. Mustafa Kemal bir ara dikkatle bakıp, eliyle gemilerin toplarını göstererek: bunlar cephane ve silah arıyorlar zannederim.
Onlar Türk milletinin istiklâl aşkının, mücadele azminin derece ve şümulünü takdir edemezler. Bütün güvendikleri, işte bu maddi kuvvetlerdir. Biz, büyük idealimizin ve mutlak istiklalimizin tahakkuku için manevi kuvvetlerimizi kaçırıyoruz, dedi.
kız kulesi önlerindeki 3-4 saatlik beklemeden sonra boğaza doğru açıldık. Ne Anadolu, ne de batı yakasındaki iskelelerde tek insan göremedik.
Beykoz’u geçtikten sonra Paşa güverte’ye çıktı. Bizde peşinden çıkmıştık. Bandırma Gemisi nerede ise Karadeniz boğazını aşacaktı. Mustafa Kemal bir ara kaptan köşküne çıkarak kaptanla konuştu: kaptan bey, Karadeniz’de kaçıncı seferin? diye sordu.
Bandırma’nın Kayserili kaptanı,” Paşam uzun zamandır denizlerdeyim” ifadesini kullandı. Karadeniz in kabaran dalgalar, fırtına ve yağmur geçmemiş Doktorlarda dâhil, kafiledeki herkesi vapur ve deniz tutmuştu. Bundan sadece Atatürk ile İbrahim Tali Bey müteessir olmamıştı.
16 Mayıs 1919 günü saat 16’da bindiğimiz bandırma vapuru ertesi günü İnebolu’ya, bir gün sonra da Sinop’a vasıl olmuştu.
Gemide İnebolu kaymakamı ve eşi de vardı. Onlar İnebolu’da inmiş. Gemiye Sinop mutasarrıfı mazhar Tevfik’de binmişti. Mazhar Tevfik beyde Sinop’ta indi. Akşamüzeri tekrar yola koyulmuş, geceyi denizde geçirmiştik.
Bir başka anlatıma bakalım: Bandırma Vapuru 18 Mayıs 1919 günü Saat 12 civarı Sinop limanına girmiştir. Gemide konuk olarak bulunan Sinop Mutasarrıfı (Valisi) Mazhar Tevfik Bey bir sandalla karaya çıkarken, Mustafa Kemal Paşa bir ara arkadaşları ile birlikte Sinop'a çıkıp oradan da kara yolu ile Samsuna gitmeyi düşünmüştür. Böylece takip eden savaş gemisinden kurtulmuş olacaklardı. Fakat kara yolcuğunun yol şartları nedeniyle deniz yolculuğundan daha çetin olacağı anlaşılınca bu fikirden vazgeçilerek vapurla yolculuğa devam kararı alınmıştır
19 Mayıs sabahı şafakla birlikte samsun’a vardık. En güzel elbiselerini giyen Mustafa Kemal paşa güverteye çıktı. Sahilden kayıkla yaklaşan erkân-ı harp Binbaşı Mahmut Ekrem, Mustafa Kemal’in elini sıkarak hoş geldiniz yaptı, sonra da birlikte bu kayıkla ilerleyerek Samsun’un batı İskelesi’nde alkışlar arasında Anadolu toprağına ayakbastı.”
Behçet Adil (feyzioğlu) iki anısını da şu şekilde anlatıyor:
“ Paşa Samsuna çıkmış birkaç arkadaş gemide kalmıştık. Kayıkla üç genç geldi. (Rumlar, Bafra Feneri’nin bekçisini öldürdüler. Geceleri sokağa çıkamaz olduk. Ne olursunuz bize silah verin) dediler. Silah yok. Paşa bir çaresini bulacak cevabını verdik.
Samsun’daki müfettişlik karargâhı tütün Rejisi’nin yanında idi. paşa hazretleri ve maiyetindeki bizler buradaki Mantika oteline inmiştik. Mustafa Kemal heyetleri kabul ediyor, dertlerini dinliyordu. Yanına yaklaşan bir Fransız subayı Türklerin Rum köylerine saldırdığını bu yüzden Rumların mutazarrır ve perişan olduklarını söylüyordu. Paşa: Rum vatandaşların şikâyet evraklarını getiriniz lütfen, dedi. Fakat Rumların kinin aksine Türklerin yüzlerce şikâyet mektubu geldi. Subay özür diledi. Yanılmışım, dedi ve paşa’nın huzurundan çıktı. Diyor.
TARİHÇİ BAKİ SARISAKALIN DR. BEHÇET ADİL ROPÖRTAJI
Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutladığımız 19 Mayıs 1919, Ulu Önder’in Samsun’a “kurtuluş” için ayak bastığı gün olarak tarihe geçti. 16 Mayıs’ta İstanbul’dan yola çıkan Bandırma Vapuru’nda Atatürk’ün yanında bulunanlardan biri de Tabip Yüzbaşı Dr. Behçet Adil Feyzioğlu’ydu. “Belge Ve Tanıklarla Samsun’dan Ankara’ya” kitabının yazarı, tarihçi Baki Sarısakal; o yolculukta yaşananları Yüzbaşı Feyzioğlu’nun ağzından anlattı. İşte liman liman o günler...
SON TEMİZLİK KONTROLÜ YAPILDI VE YOLA ÇIKILDI
“IX. Ordu Kıtaat Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın komutasındaki karargâh tabipliğine tayin edildiğimi tebliğ ettiler. Ben de gereken hazırlığımı yaptım. 16 Mayıs günü hemşiremin evinde; ablam ve yeğenlerime veda ederek Beşiktaş’tan ayrıldım. Bir sandalla Galata Rıhtımı’na çıktım. Daha önceden müfettişlik karargâhında lüzumlu olan sıhhi malzemeleri almıştım ve Bandırma Vapuru’na yollamıştım. Hatta Bandırma Vapuru’nu bir defa da ben teftiş ettim. Acaba temiz mi değil mi diye. Kamaralar temizdir diye Mustafa Kemal Paşa’ya haber verdim.
Ondan sonra Galata Rıhtımı’nda beklemeye başladık. Mustafa Kemal Paşa arabasıyla geldi. Arabasından indi. Arkasından Fethi Okyar geldi; onun arkasından Rauf Orbay geldi. Ayakta bir çeyrek saat, yarım saat konuştular. Ondan sonra Mustafa Kemal Paşa bir motorlu sandala bindi. Rıhtımdan epeyce uzakta demirlemiş olan Bandırma Vapuru’na hareket etti. Arkasından biz de bir sandalla vapura hareket ettik. Vapura çıktık.
Behçet Bey’in kızı Meral Hanım babasının ağızndan 19 Mayıs anılarını Baki Sarısakal’a anlattı... birde kızının ağzından dinleyelim.
GALATA RIHTIMI
Artık karayla irtibatımız kesilmişti. Vapurumuz hareket etti. Fakat içimizde bir acı, bir sızı vardı. O da 3 gün evvelisi haberini aldığımız İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali keyfiyet idi. Biz bu acıyı kalbimizde taşıyorduk.
KIZ KULESİ
Vapurumuz hareket etti; Kız Kulesi açıklarına vardı. Vapur orada durakladı. Saat öğleden sonra 3-4 sıralarındaydı. 1 saat kadar bekledik. Niçin beklediğimizi bilmiyorduk. Bazı arkadaşlar dediler ki; vapuru İngilizler teftiş ediyorlarmış. Sonra vapurumuz oradan hareket etti. Boğaza doğru yol almaya başladık. İskeleler pek tenha idi. Beşiktaş İskelesi’nde, Üsküdar İskelesi’nde, Beylerbeyi İskelesi’nde ve diğer iskelelerde bir fert, bir canlı mahluk görünmüyordu. Sanki İstanbul bir keder içindeydi. Nihayet Yeniköy’den geçerken yukardaki yalılardan birinden beyaz mendil sallayarak bir zat bizi uğurluyordu. Bu uğurlayanın Mustafa Kemal Paşa’yı tanıyan bir zat olduğu anlaşıldı. Oradan hareketimiz devam etti. Derken Mustafa Kemal Paşa kamaradan çıktı.
Güvertede oturalım dedi. Güverteye çıktık. Zaten 11-12 kişiydik. (Yüksek rütbeli subaylar) Erkanı harp reisi falan, Hüsrev Bey, Hayati, Muzaffer Bey. Vapurumuz Karadeniz’e doğru yol alıyordu. Karargâh kumandanımız Mustafa Kemal Paşa vapurun kaptanının yanına gitmiş, kaptanın Kayserili olduğunu haber alınca bana haber yolladı: ‘Doktor gel hemşerini buldum burada’ diye.
İNEBOLU
Nihayet gece yarısı İnebolu’ya geldik. İnebolu’da vapurumuz durdu. İnebolu mutasarrıfı, İnebolu’ya tayin edilmiş bir memur ailesiyle beraber bizim vapurdalarmış, onlar çıktılar. Çalapa dedikleri büyük kayıklardan birisine bindiler. Onları orada terk ettik. Sonra bizim vapur tekrar hareket etti. Geceyi vapurda geçirdik. Tam öğle Sinop’a vardık. Sinop yüksek memurları, Sinop mutasarrıfı zevat gelerek Paşamızı karşıladılar.
SAMSUN
Kendimizi Samsun’un önünde bulduk. Kamaralarımızdan çıktık. Mustafa Kemal Paşa gayet güzel giyinmişti. Efendim biz ona uzaktan güverteden bakıyorduk. Sahilden bir kayık geldi. Çifte kayık. İçinden bir binbaşı (Mahmut Ekrem Bey) vapurumuza, güverteye çıkarak geldi. Paşamızın önünde selam durdu. Paşamız da onun elini sıktı. Paşamızı aldı ve kıyıya, yine mahiyetinden bir iki şube müdürlerimizle beraber Samsun İskelesi’ne hareket ettiler.
Samsun’da iskelede müzikle karşılandı Paşamız. Biz onu yalnız duyuyorduk, uzakta oldukları için göremiyorduk. Aradan bir zaman geçti. Bizim için de kayıklar geldi, biz de çıktık. Samsun’un 2 iskelesi vardı. Bu söylediğim Paşa’nın çıktığı iskele Garp’taki iskele. (Tütün İskelesi) Samsun caddeleri hınca hınç, adım atacak yer yok. Omuz omuza gidiyorlar...” bitiyor.
Eski Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Şahin tarafından kaleme alınan "Atatürk'ün Doktoru Kayserili Behçet Adil" adlı kitapta, kurtuluş mücadelesini başlatmak için Samsun'a giden Mustafa Kemal Atatürk'ün yanında Kayserili doktorun da yer
Kayseri'de adı pek bilinmeyen ve tarihçiler tarafından "Bilinmeyen Kahraman" olarak tanımlanan Dr. Behçet Adil Feyzioğlu'nun, Samsun'da aldığı belirtildi.
Şahin'in kitabında, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basan ve ulusal kurtuluş mücadelesini başlatan Gazi Mustafa Kemal'i taşıyan Bandırma Vapuru'nun kaptanı İsmail Hakkı Durusu'nun Kayserili olduğu, kaptanla birlikte Atatürk'ün doktoru Kayserili Tabip Yüzbaşı Behçet Adil Feyzioğlu'nun da vapurda… Atatürk ile birlikte olduğu bilgisi yer aldı. Yakılan Kurtuluş Savaşı meşalesinin önemli isimlerinden birisi olarak Bandırma Vapuru'nda Gazi Mustafa Kemal'in hemen yanı başında yer aldığının belirtildiği kitapta şu bilgilere yer verildi:
"Feyzioğlu, 1. Dünya Savaşı'nda birinci tabur tabipliği ve kolordu baştabip muavinliği görevleriyle Çanakkale Savaşlarına katılmış daha sonra Diyarbakır, Silvan, Apakçur ve Halep harekat ve harp sahalarında çalışmıştır. Feyzioğlu, yaşamının büyük bölümünü cepheden cepheye koşarak Mustafa Kemal ile birlikte harp meydanlarında geçirmiştir. Anafartalar Muharebesinde Mustafa Kemal Paşa'nın karargahına katılmış ulusal mücadelenin bitimine kadar O'nun yanında yer almıştır.
Çalışma hayatına son noktayı koyduktan sonra ölümüne kadar Kayseri'nin Muammer Bey Mahallesi'ndeki evinde (Orduevi arkası- Eski Müselles Bahçenin karşısı) yaşayan Atatürk'ün doktoru Behçet Adil Feyzioğlu, 6 Nisan 1976 yılında İstanbul'da vefat etmiş ve Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilmiştir. Bandırma Vapuru'ndaki iki Kayseriliden birisi olan ve ulusal kurtuluş mücadelesindeki kahramanlıkları yanında, Atatürk'ün doktoru olarak tanınan Dr. Behçet Adil Feyzioğlu'nun hayatı çok sayıda tarihçi tarafından araştırılmaktadır."