Ne şekilde yazılırsa yazılsın. Ne şekilde okunursa okunsun fark etmiyor.
Vicdan her dilde, her millette, her anlayışta vicdan.
Ve öyle bir kelime ki aslında kalbi anlatıyor. İnsan olmayı, belki de “olabilmeyi” anlatıyor.
Yüreğe dokunmuyorsa bir şeyler, sızlatmıyorsa içimizi ve dökmüyorsa gözlerden inci tanelerini eksik kalanlar sorgulanmalı. Neler yitti, neler yitip gidecek diye. Prof. Dr. Kemal Sayar
Çok duyup çok söylediğimiz sözler vicdanlı, vicdansız, hiç mi vicdanın yok, vicdanı körelmiş, bu insan değil vicdansızın biri... Vesaire sözleridir.
Vicdan Allah’ın hayır ve şerri ayırabilmeleri için kullarının kalbine koyduğu bir nurdur.
‘’Keşke herkesin ömrü vicdanı kadar olsa’’ o zaman belki insanlar daha vicdanlı olmayı seçebilirlerdi.
Bir insan birini üzerken, kırarken zerrece vicdanında huzursuzluk duymuyorsa bana göre o insan artık insanlığını kaybetmiştir.
Kalp Allah’a en yakın organdır, benim içimi ürperten Hz. Mevlana’nın bir sözü var ki oda ‘’Ya kırdığın gönlü Allah seviyorsa? Bilemezsin, bilseydin ödün kopardı; dokunamazdın’’ sözüdür.
Kendini bilen Allah’tan korkan elini vicdanına koyarak hareket eder. Tabi vicdan varsa olmayan vicdana zaten el konulmaz da!
“Elini vicdanına koy”, “Vicdanının sesini dinle”, “Vicdan azabı çekmek” gibi deyişler, yaşamın ahlaksal alanıyla ilgili olarak hepimizin hayatında günlük konuşmalarda sık sık böyle konuşmalar geçer.
Vicdanını yitiren insana ne beddua tutar, nede dua fayda eder. Allah her zaman iyilerle karşılaştırsın.
Sahi neydi ki bu kaybolan vicdan? İnsanda doğuştan mı vardı, yoksa sonradan mı kazanıldı? Bu soruları doğru yanıtlamak, toplumsallaşma sürecinin iyi bilinmesi ve değerlendirilmesiyle olasıdır.
Yoksa insanları doğuştan “iyiler” ve “kötüler” diye ayıran bir yanılgıya düşülebilir.
Mehmet Akif Ersoy bunu şöyle izah eder;
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır.
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havf-ı Yezdan’ın
Ne irfanın kalır tesiri katiyen ne vicdanın.
GÜN GELİR
Hayat ilginç!.
Gün gelir, iç oğlanlar, padişah olur...
Hırsızlar zengin, Metresler eş olur.
Odundan kapı, taştan saray olur...
Gün gelir, Kezbanlar destan, Onları destan yapanlar, mestan olur.
Gün gelir, hadsizlik özgüven, Saygı yalan, sevgi ise dolan olur...
Gün gelir, çivisi çıkar dünyanın.
Konuşamayanlar hatip, Şifa veremeyenler tabip, Yazamayanlar kâtip olur...
Ama yine öyle bir gün gelir ki...
Verenler alır, gidenler uslanır, dönenler yalvarır...
Merdiveni koşarak çıkanların, gün gelir ayağı takılır.
Sevgisini vermeyen, gün gelir kimsesiz kalır.
Aldatan bir gün sadakat için, çalan bir gün adalet için, döven bir gün şefkat için yalvarır.
Piyon deyip geçme, Gün gelir şah olur.
Şaha da fazla güvenme. Gün gelir mat olur...
Öyle bir gün gelir ki sen bakmazken her şey hallolur... Nilgün Bodur
Vicdan her dilde, her millette, her anlayışta vicdan.
Ve öyle bir kelime ki aslında kalbi anlatıyor. İnsan olmayı, belki de “olabilmeyi” anlatıyor.
Yüreğe dokunmuyorsa bir şeyler, sızlatmıyorsa içimizi ve dökmüyorsa gözlerden inci tanelerini eksik kalanlar sorgulanmalı. Neler yitti, neler yitip gidecek diye. Prof. Dr. Kemal Sayar
Çok duyup çok söylediğimiz sözler vicdanlı, vicdansız, hiç mi vicdanın yok, vicdanı körelmiş, bu insan değil vicdansızın biri... Vesaire sözleridir.
Vicdan Allah’ın hayır ve şerri ayırabilmeleri için kullarının kalbine koyduğu bir nurdur.
‘’Keşke herkesin ömrü vicdanı kadar olsa’’ o zaman belki insanlar daha vicdanlı olmayı seçebilirlerdi.
Bir insan birini üzerken, kırarken zerrece vicdanında huzursuzluk duymuyorsa bana göre o insan artık insanlığını kaybetmiştir.
Kalp Allah’a en yakın organdır, benim içimi ürperten Hz. Mevlana’nın bir sözü var ki oda ‘’Ya kırdığın gönlü Allah seviyorsa? Bilemezsin, bilseydin ödün kopardı; dokunamazdın’’ sözüdür.
Kendini bilen Allah’tan korkan elini vicdanına koyarak hareket eder. Tabi vicdan varsa olmayan vicdana zaten el konulmaz da!
“Elini vicdanına koy”, “Vicdanının sesini dinle”, “Vicdan azabı çekmek” gibi deyişler, yaşamın ahlaksal alanıyla ilgili olarak hepimizin hayatında günlük konuşmalarda sık sık böyle konuşmalar geçer.
Vicdanını yitiren insana ne beddua tutar, nede dua fayda eder. Allah her zaman iyilerle karşılaştırsın.
Sahi neydi ki bu kaybolan vicdan? İnsanda doğuştan mı vardı, yoksa sonradan mı kazanıldı? Bu soruları doğru yanıtlamak, toplumsallaşma sürecinin iyi bilinmesi ve değerlendirilmesiyle olasıdır.
Yoksa insanları doğuştan “iyiler” ve “kötüler” diye ayıran bir yanılgıya düşülebilir.
Mehmet Akif Ersoy bunu şöyle izah eder;
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır.
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havf-ı Yezdan’ın
Ne irfanın kalır tesiri katiyen ne vicdanın.
GÜN GELİR
Hayat ilginç!.
Gün gelir, iç oğlanlar, padişah olur...
Hırsızlar zengin, Metresler eş olur.
Odundan kapı, taştan saray olur...
Gün gelir, Kezbanlar destan, Onları destan yapanlar, mestan olur.
Gün gelir, hadsizlik özgüven, Saygı yalan, sevgi ise dolan olur...
Gün gelir, çivisi çıkar dünyanın.
Konuşamayanlar hatip, Şifa veremeyenler tabip, Yazamayanlar kâtip olur...
Ama yine öyle bir gün gelir ki...
Verenler alır, gidenler uslanır, dönenler yalvarır...
Merdiveni koşarak çıkanların, gün gelir ayağı takılır.
Sevgisini vermeyen, gün gelir kimsesiz kalır.
Aldatan bir gün sadakat için, çalan bir gün adalet için, döven bir gün şefkat için yalvarır.
Piyon deyip geçme, Gün gelir şah olur.
Şaha da fazla güvenme. Gün gelir mat olur...
Öyle bir gün gelir ki sen bakmazken her şey hallolur... Nilgün Bodur