Sarmaşıklar, çiçekler, güller, bitkiler değişti!
Kediler, köpekler, tırtıllar, kelebekler, hayvanlar değişti!
Gençler, yaşlılar, kadınlar, erkekler, insanlar değişti!
Gülmeler, konuşmalar, dostlar, arkadaşlar, vefa değişti!
İlkbahar, yaz, sonbahar, kış mevsimler değişti.
Son zamanlarda bizde dâhil her şey değişti hayatımızda, bu değişime hızlıca ayak uydurduk.
Aslında belki de değişmek zorunda bırakıldık!
Duruşumuz, tavrımız, olaylara bakış açımız, yargılamamız değişti.
Birçoğumuz merhametimizi torbalara doldurup raflara kaldırdık.
İnsanlığımızı unutulmaya yüz tutmuş kapılar ardına gizledik.
Acımasız, duyarsız, gaddar, vurdumduymaz insanlar oluverdik.
Tavrımız mı? Aman be bana değmeyen yılan bin yaşasın!
Belki de insanlığımızı unuttuk?
Belki de insan kalabilmeyi?
Duygularımızı bastırdık, seni seviyorum demeyi unuttuk.
Yermek, yok saymak, karalamak, görmezden gelmek kolayımıza geldi…
Belki de böyle mutlu oluruz dedik.
Oysa verdikçe çoğalan tek şey sevgiydi, biz onu bile herkesten esirgedik!
Sevgi kalbe şifaydı ve aslında iyileştiriyordu tüm yaraları...
Bir kuşu kelebeği, bir insanı doğayı, bir gülü bülbülü sevebilmekti aslolan...
Evet, itiraf ediyorum, başaramadık,
Belki de başarmak istemedik!
Kin, nefret tohumları ekmek daha kolay geldi bize.
Çünkü sevgi için çok büyük emek gerekiyordu.
Kötülükte böyle bir çabaya gerek yoktu.
Kalbi kararan her insan zaten zamanla kötü ve acımasız olabiliyordu!
Tüm dünyayı karşımıza alıp, yere göğe sevgi tohumları ekip, insanların kalbine merhameti aşılayıp, iyiliği bulaşıcı hale getirebilseydik keşke…
Tüm bu söylediklerim için geç kalınmış değil aslında; gelin sevgiyi yayalım, insanları, hayvanları, bitkileri, doğayı yaratılan her canlıyı yaratanından ötürü sevelim ne dersiniz?
İnanın bu hayat çok kısa, yarın çok geç!
Bugün olup, yarın olmayacağımız bir dünyada gelin hayatı ertelemeyin! Saygıyla...
Günün Sözü;
Ne mutsuz edip gülen, ne de aldığı ahları ödemeden giden yok bu hayatta…