Bizler toplum olarak bozulma eğilimine giren insanlar olduk.
Doyumsuz, şükürsüz, hazımsız, riyakâr, acımasız, sevgisiz bireyler olmaya başladık.
Bana değmeyen yılan bin yaşasın mantığı ile hareket ediyoruz.
Kimse kimsenin bir adım öteye ilerlemesini istemiyor da!
Birilerinin bir yerlere ilerlemesini istemeyi bırakın artık yolda yürürken bile cana kast eden insanların yaşadığı bir toplumda yaşamaya başladık.
Ben artık hiçbir haberi izlemiyorum, daha doğrusu izleyemiyorum.
Yüreğim dayanmıyor.
Kanım iliğim donuyor.
Her defasında nasıl yani demekten kendimi alamıyorum.
Bu da mı oldu diyorum.
Kalbim sıkışıyor, ruhum daralıyor, inanın artık olup bitenlere dayanamıyorum, olumsuzluğu görmek te, duymakta istemiyorum.
Neden bahsettiğimi az çok anlamışsınızdır.
Yine geçtiğimiz günlerde hiçbir suçu olmayan iş için gittiği şehirde, yolda kendi halinde yürüyen, gengecik, pırıl pırıl hayatının baharında, evlilik hazırlığı yapan, mimar, eğitimli, kültürlü bir kızımız daha maalesef hasta ruhlu bir kişi tarafından hunharca katledildi.
O cani, utanmaz katilin kan donduran ifadesindeki yüzsüzlüğüne ise diyecek söz dahi bulamıyorum.
“İnternet ortamından satın almış olduğum kılıcımı çanta ile bilerek, yanıma alarak, aşağıya indim.
İnmeden önce kafamda kolay olduğunu düşünerek, bir bayan şahsı bıçaklamayı düşündüm. Sitenin önündeki kaldırımda bir müddet yürüdüm, bayan bir şahsın gelmesini bekledim. Daha sonra bir bayan şahsın kaldırımda yürüdüğünü gördüm, bu bayanın arkasından yürüdüm” dedi.
Devlerde diz üstü çökecek bir gün,
putlar da gözyaşı dökecek bir gün,
kurtuluş yok,
amma erken,
amma geç eden ettiğini çekecek bir gün...
Abdurrahim Karakoç Nişanlısının ‘’onu gidip alacaktım, düğün için hazırlığa başlayacaktık, düğün arabası yerine cenaze arabası ile almaya gittim’’sözleri beni derinden yaraladı.
Haberi izlerken gözyaşlarımı tutamadım.
Ben her defasında böyle haberleri izleyince içim yanıyor.
Kahroluyorum!
Üzülüyorum...
Elimizden hiçbir şeyin gelmemesi, böyle vahşetleri engelleyememek çok üzücü…
Bende bir anneyim benimde çocuklarım var ve bir çocuğun ne kadar zor yetiştiğini biliyorum.
Bebekliğinden, çocukluğundan, gençliğinden başlayarak; emek, sevgi, fedakârlık ve özveri ile yetiştirdiğimiz, üzerine titrediğimiz, bakmaya kıyamadığımız, canımızın bir parçası olan çocuklarımızın hayatına dengesiz bir kişinin bu şekilde kast etmesi kabul edilemez.
Böyle bir dengesizlik olamaz!
Hem de hiç alakasız bir insanın masum bir cana kıyma hakkı hiç olamaz!
Bence bu tür olayların yaşanmasındaki en büyük etkenlerden biri de yerli ve yabancı sinema filmleri, sapkınlık içeren diziler, entrikalarla dolu programlar diye düşünüyorum. Mafya dizilerinde patır patır öldürülen insanlar,
seri katillerin kaçma – saklanma planları,
dizilerde dönen çarpık ilişkiler,
programlarda reyting uğruna dönen entrikalardan kaynaklı tüm bu yaşananlar.
Gençlere güzel örnek teşkil edecek bir yapım,dizi, program göremiyorum ben.
Aslında konuşacak çok şey var, içim ateş püskürüyor ama buradan yazmam uygun olmadığı için bu kadarı ile kinimi, nefretimi, öfkemi belirte biliyorum.
Ben bu gencecik, hayatının baharında baki âleme göç eden melek kızımıza Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına, akrabalarına, sevenlerine bolca sabır ve başsağlığı diliyorum.
Yeter artık ne olur caydırıcı ağır cezalar gelsin.
Kimsenin canı yanmasın,
analar, babalar, bacılar, kardeşler, eşler ağlamasın.
Hiçbir insan ölmesin.
Saygıyla!
#analarağlamasın #kadıncinayetlerinedurde #fidanlarkoparılmasın #insanlıkölmesin