Bir aşı karşıtlığıdır almış başını gidiyor ülkemizde… Kimsenin düşüncülerini yargılamak kimsenin haddine değil elbette. Ama bireyin özgürlüğü, diğer bir bireye zarar verdiği yerde biter. Toplum olarak bu zorlu pandemi koşullarından kurtulmanın tek yolu aşı olarak görülüyor. Buna itiraz etmenin anlamını çözmekte zorlanıyorum. Sosyal medyada yapılan geyiklere bakılacağına gerçek hayattan örneklere bakılması daha sağlıklı olacak şüphesiz. Birkaç örnek sayalım bu konuda isterseniz… Seyit Mehmet 91 yaşında… Felahiye’nin Büyük toraman mahallesinde yaşıyor. Aşı olmayı kabul etmedi… Daha sonra koronaya yakalandı. Nasıl bir illet olduğunu bizzat yaşadı. Hastalıktan kurtulunca ilk işi aşı olmak oldu ve “Herkesin aşı olmasını tavsiye ediyorum” dedi. Kayseri’de aşı olmayan bir kişi, yoğun bakım ünitesinde entübe edildi. Kayseri Şehir Hastanesi Yoğun Bakım Uzmanı Recep Civan Yüksel, “Hastamız entübe olmadan önce aşı olmadığı için çok pişmandı. Bizimle konuşurken ‘Keşke aşı olsaydım’ dedi” ifadelerini kullandı. Yine çarpıcı bir örnek, Kayseri Şehir Hastanesi yoğun bakımda korona virüs tedavisi gören 62 yaşındaki Mehmet Tolcu, vatandaşları aşıyla ilgili uyararak, “Aşının hayati önemi var. Acil olarak aşılarını olsunlar. Aşı olsaydım belki de bu halde olmayacaktım, belki de daha iyi olurdum. Artık geçti. Aşı çok önemli. Hayati önemi var” ifadelerini kullandı. Bunlar yaşanmışlıklar, gerçekler… Sosyal medya aslı astarı olmayan örnekler değil. Birde uzman görüşleri var. Uzmanlar, aşı olmayanların, olanlara oranla yoğun bakıma girme durumunun daha yüksek olduğunu söylüyor. Artık bu konuda bilimsel veriler çok fazla. Bilimsel verilerin anlattıklarını görmezden gelip aşı karşıtı olmak hem kendi hayatını hemde toplum sağlığını ciddi oranda tehlikeye atıyor. Vaka sayılarının artarak, yeniden kapanma ve kısıtlama günlerine dönmemek için elimizdeki en güçlü silahın aşı olduğu ortada. Bunu Avrupa ülkelerinde görebiliyoruz. Avrupa ülkelerinde aşılama oranlarının yükselmesi ile toplu etkinlikler fazlasıyla arttı. Bunun yanında vaka sayıları çok düşük. En önemli örneklerden biri de aşılama oranlarının yüksek olduğu ülkelerde hastanelerin yükü oldukça düştü, sağlık sistemi rahatladı. Kişisel özgürlük konusuna gelince dediğim gibi kişisel özgürlük, başka birine zarar verdiğiniz yerde biter. Bunu bilmek gerekli. Burada toplumsal bir salgını önlemenin yolları aranıyor. Bu nedenlerde herkesin üzerine düşeni yapması gerekli. Kimse ama kimse, bu mücedeleye sekte vurmaya kalkmasın. Birde son günlerde yapılan pozitif ayrımcılık düşüncüleri bana sorarsanız yerinde. Evet, herkes fikrini söylemekte ve uygulamakta özgür. Ama her kararın bir bedelinin olacağının da farkında olmalı. Pozitif ayrımcılık bir yerde aşılama hızını arttıracağı gibi toplumsal bağışıklığı da beraberinde getirebilir.