Her yer yine kırmızı…
Yazdık, çizdik, avazımız çıktığı kadar bağırdık.
Yapmayın, etmeyin, kısıtlamalar ile karşı karşıya kalmayalım dedik. Ama malum dinleyen olmayınca harita yeniden kırmızıya boyandı.
Bunun kaçınılmaz sonucu olarak yine kısıtlamalar gelmeye başladı. Bakanlar kurulu toplantısının ardından kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni kısıtlamaları bir bir dile getirdi.
Gece 21.00’den sonraki sokağa çıkma yasakları devam edecek. Kaldırılan Cumartesi kısıtlamaları yine hayatımıza döndü. Bunun yanında Ramazan boyunca yine lokanta ve kafeler kapalı. Bu yaptırımlarda işe yaramazsa işin boyutu büyüyecek gibi görünüyor.
Zira açıklamanın satır aralarına baktığımızda hastanelerin yükü artıyor. Bu yükü kaldıramayacak duruma gelmesi halinde hastanelerimizden başlayarak büyük sorunlar yumağı ile boğuşmak zorunda kalacağız. Sağlık hizmetlerine ulaşım zorlaşacak hatta imkânsız hale gelecek.
Bunun içindir ki Cumhurbaşkanı’nın bir cümlesi çok önemli. “Herkes kendisinin polisi olmak zorunda” dedi Sayın cumhurbaşkanı. Gerçekten çok doğru. İnsanların otokontrol ile bu kısıtlamalara kendi rızaları ile uyması gerekli. Aksi takdirde kolluk kuvvetleri ne kadar denetleme yaparsa yapsın boş. Otokontrolünü sağlamayan insanları zor kullanarak içeride tutamazsınız.
Bu kısıtlamaların birde esnaf boyutu var. Sorumsuz bir kitle nedeniyle fatura yine onlara kesildi. Ramazan’da kapanacak olan işletmelerin sahipleri, çalışanları yine kara kara düşünüyor. SGK primleri ödenecek ve Bin 500 lira ek ödeme yapılacağının sözü verildi. Ama bu insanların geçimi için ne kadar yeterli olur sizlerin takdirine bırakıyorum.
Bir toplumda yaşıyorsanız, yaptıklarınız sadece sizi değil, çevrenizdekileri de etkiliyor maalesef. Kısıtlamaya uymayanlar hastalığı yayarken, kırmızıya dönen rengin ceremesini ise dediğimiz gibi esnaf çekiyor.
Yapmayın beyler, yazıktır.
Bakın Ramazan’da bile rahat olamayacağız. Dini vecibelerimizi doya doya yerine getiremeyeceğiz. Bir de Ramazan bayramı var. Yine böyle giderse bu kutsal günde evlere hapsolacağız.
Bunun için bu Ramazan’ı bir fırsat bilip, son kez kapanalım. Alnımızın akıyla bu süreci atlatıp, bu illeti tamamen ülkemizden söküp atalım, daha güzel, daha müreffeh günlere koşalım.
Yazdık, çizdik, avazımız çıktığı kadar bağırdık.
Yapmayın, etmeyin, kısıtlamalar ile karşı karşıya kalmayalım dedik. Ama malum dinleyen olmayınca harita yeniden kırmızıya boyandı.
Bunun kaçınılmaz sonucu olarak yine kısıtlamalar gelmeye başladı. Bakanlar kurulu toplantısının ardından kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni kısıtlamaları bir bir dile getirdi.
Gece 21.00’den sonraki sokağa çıkma yasakları devam edecek. Kaldırılan Cumartesi kısıtlamaları yine hayatımıza döndü. Bunun yanında Ramazan boyunca yine lokanta ve kafeler kapalı. Bu yaptırımlarda işe yaramazsa işin boyutu büyüyecek gibi görünüyor.
Zira açıklamanın satır aralarına baktığımızda hastanelerin yükü artıyor. Bu yükü kaldıramayacak duruma gelmesi halinde hastanelerimizden başlayarak büyük sorunlar yumağı ile boğuşmak zorunda kalacağız. Sağlık hizmetlerine ulaşım zorlaşacak hatta imkânsız hale gelecek.
Bunun içindir ki Cumhurbaşkanı’nın bir cümlesi çok önemli. “Herkes kendisinin polisi olmak zorunda” dedi Sayın cumhurbaşkanı. Gerçekten çok doğru. İnsanların otokontrol ile bu kısıtlamalara kendi rızaları ile uyması gerekli. Aksi takdirde kolluk kuvvetleri ne kadar denetleme yaparsa yapsın boş. Otokontrolünü sağlamayan insanları zor kullanarak içeride tutamazsınız.
Bu kısıtlamaların birde esnaf boyutu var. Sorumsuz bir kitle nedeniyle fatura yine onlara kesildi. Ramazan’da kapanacak olan işletmelerin sahipleri, çalışanları yine kara kara düşünüyor. SGK primleri ödenecek ve Bin 500 lira ek ödeme yapılacağının sözü verildi. Ama bu insanların geçimi için ne kadar yeterli olur sizlerin takdirine bırakıyorum.
Bir toplumda yaşıyorsanız, yaptıklarınız sadece sizi değil, çevrenizdekileri de etkiliyor maalesef. Kısıtlamaya uymayanlar hastalığı yayarken, kırmızıya dönen rengin ceremesini ise dediğimiz gibi esnaf çekiyor.
Yapmayın beyler, yazıktır.
Bakın Ramazan’da bile rahat olamayacağız. Dini vecibelerimizi doya doya yerine getiremeyeceğiz. Bir de Ramazan bayramı var. Yine böyle giderse bu kutsal günde evlere hapsolacağız.
Bunun için bu Ramazan’ı bir fırsat bilip, son kez kapanalım. Alnımızın akıyla bu süreci atlatıp, bu illeti tamamen ülkemizden söküp atalım, daha güzel, daha müreffeh günlere koşalım.