Koronavirüs tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi dolayısıyla yaşadığımız şehir Kayseri’yi etkilemeye devam ediyor. Son olarak gelen kısıtlamalar hepimizin malumu. Peki, ama bunu hak ediyor muyuz? Bana sorarsanız evet hak ediyoruz hem de fazlasıyla… Geçtiğimiz hafta Sayın Vali Şehmus Günaydın’ın sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğraflar bunun en güzel örneği.
Günaydın’ın paylaştığı fotoğraflar Düvenönü, Sivas Caddesi, Cumhuriyet Meydanı gibi şehrin kalbinin attığı mekânların hınca hınç dolu olduğunu gösterdi. Virüsün yayılım göstermek için istediği ortam yani. Halkımızın bu işi ciddiye almadığının en güzel örneği olarak karşımızda bu fotoğraflar ibret abidesi olarak duruyor.
Bir önceki yazımda her şeyi devletten beklemenin yanlış olduğunu, kişisel önlemlerin bu konudaki önemine değinmiştim. Demek ki, kişisel anlamda beklenen özveriyi gösteremedik. Vaka sayıları her geçen gün artı ve yeni kısıtlamalar yeniden hayatımıza girdi.
İşin vahim boyutlarını en güzel özetleyen isim İl Sağlık Müdürü Ali Ramazan Benli oldu. Hastanelerde yoğunluğun giderek arttığını bu artışların devam etmesi halinde sıkıntının büyüyeceğini belirtti. Ne kadar sağlık kurumunuz olursa olsun, böylesi salgınlarda bu tür sıkıntılar normal. İl Müdürü uyarıyor aslında alttan alta. Böyle giderse hastanelerde yatak kalmayacak meali ile…
Bu durumda en büyük sıkıntı ekonomi çarklarının dönmemesi. Durum sıkıntılı ama ekonominin yürümesi gerekiyor. İşte bu noktada kısıtlamalar daha naif şekilde uygulanıyor. İşin asıl rengi sağlık çalışanları ve işin uzmanlarının büyük bölümü 14 gün tam kapanma istiyor. Ama buna ekonomi müsaade eder mi bence hayır. Bunun içindir ki kişisel tedbirlerimizi alıp, gerekmedikçe dışarı çıkmamak, en büyük silahımız olacak.
Bu süreçte anlamadığım tek olay şu: Her gün AVM’ler önünde uzun kuyruklarda bekleyen insanlar. Böylesi sıkıntılı bir süreçte, kuyruk bekleyen, kendini ve ailesini hiç düşünmeden tehlikeye atan insanların almak için can attığı şey ne acaba?
Günaydın’ın paylaştığı fotoğraflar Düvenönü, Sivas Caddesi, Cumhuriyet Meydanı gibi şehrin kalbinin attığı mekânların hınca hınç dolu olduğunu gösterdi. Virüsün yayılım göstermek için istediği ortam yani. Halkımızın bu işi ciddiye almadığının en güzel örneği olarak karşımızda bu fotoğraflar ibret abidesi olarak duruyor.
Bir önceki yazımda her şeyi devletten beklemenin yanlış olduğunu, kişisel önlemlerin bu konudaki önemine değinmiştim. Demek ki, kişisel anlamda beklenen özveriyi gösteremedik. Vaka sayıları her geçen gün artı ve yeni kısıtlamalar yeniden hayatımıza girdi.
İşin vahim boyutlarını en güzel özetleyen isim İl Sağlık Müdürü Ali Ramazan Benli oldu. Hastanelerde yoğunluğun giderek arttığını bu artışların devam etmesi halinde sıkıntının büyüyeceğini belirtti. Ne kadar sağlık kurumunuz olursa olsun, böylesi salgınlarda bu tür sıkıntılar normal. İl Müdürü uyarıyor aslında alttan alta. Böyle giderse hastanelerde yatak kalmayacak meali ile…
Bu durumda en büyük sıkıntı ekonomi çarklarının dönmemesi. Durum sıkıntılı ama ekonominin yürümesi gerekiyor. İşte bu noktada kısıtlamalar daha naif şekilde uygulanıyor. İşin asıl rengi sağlık çalışanları ve işin uzmanlarının büyük bölümü 14 gün tam kapanma istiyor. Ama buna ekonomi müsaade eder mi bence hayır. Bunun içindir ki kişisel tedbirlerimizi alıp, gerekmedikçe dışarı çıkmamak, en büyük silahımız olacak.
Bu süreçte anlamadığım tek olay şu: Her gün AVM’ler önünde uzun kuyruklarda bekleyen insanlar. Böylesi sıkıntılı bir süreçte, kuyruk bekleyen, kendini ve ailesini hiç düşünmeden tehlikeye atan insanların almak için can attığı şey ne acaba?